Blog Arşivi

31 Ekim 2020 Cumartesi

Hangisine yanacağız bilmiyorum ki...

Sevgili okurlar,
Öncelikle ülkemize, İzmir ve depremden etkilenen bütün bölgelerde yaşayan tüm vatandaşlarımıza büyük geçmiş olsun diyor; hayatını kaybeden canlara rahmet, ailelerine başsağlığı ve sabır, yaralılarımıza acil şifa diliyorum. Ve tabii şu an en büyük dua ve dileğimiz enkaz altındaki vatandaşlarımıza bir an önce sağ salim ulaşılması.. 🙏🙏
99 depremini görmüş biri olarak ne kadar anlayabiliyor olsam da ; sanırım hiç birimizin birebir enkazın altında kendisi ya da bir yakını kalan, 15 saniyede eşini, anne babasını, evladını, kardeşini, evini, işini kaybeden insanların duygularını anlamamız mümkün değil.Babam ve halamlar Seferisar'a 10 dak mesafede Özdere mevkiinde yaşıyor. Çok kısa sürede kendilerine ulaşabilmiş ve çok şükür sağlıklı olduklarının haberini alabilmiş olmamıza rağmen hissettiklerimi anlatamam.. Allah beterinden esirgesin, tüm deprem mağduru vatandaşlarımızın yardımcısı olsun 🙏🙏
Ve umarım İzmir'de yaşayan Blogger dostlar hepiniz, aileniz, yakınlarınız sağlıklı ve iyisinizdir🙏🙏

Yalnız her depremde ve bu depremde de hangisine yanacağız bilmiyorum ki🤦‍♀️

Her seferinde yitip giden canlara, sönen ocaklara, etkisinden maddi manevi belki de ömür boyu kurtulamayacakları
deprem mağduru kardeşlerimize mi ?
İnsanlara mezar inşa eden müteahhitlere mi?
Balçık zemine mahalle kurulmasına izin veren belediyelerimize mi?
20 yıldır yapılan binaları denetlediğini sandığımız, Yapı denetimlere mi?
Binayı standartlarına göre denetleyemeyen
mühendis yetistiren üniversitelerimize mi?
Depremde bile nefret kusan, İzmir halkına yönelik aşağılayıcı, seviyesiz, son derece çirkin cümlelerle paylaşım yapmayı
marifet sayan şuursuz kimselere mi?
Bilim insanlarının ekranlarda devam eden bu deprem İstanbul'da olsa 50 bin bina hasar görürdü.. Her bina için 20 kişilik kurtarma ekibi gerekir, bir binada 40 kişi olsa 2 milyon kurtarılmayı bekleyen depremzede öngörüleri ile bile bile, göz göre göre yeni afetleri hala ne kadar hazırlıksız beklediğimiz acı gerçeğine mi?
Enkaz altında kalan biri için saliselerin bile ne kadar önemli olduğunu neredeyse bilmeyen yok iken; nefes nefese  dakikalarla yarışan görevlilerin elinden telefonu alıp, enkaz altındaki vatandaşla konuşmaya çalışarak, ne denli önemli bir destekte bulunuyormuş edasında ki sayın yetkililere mi  ?
Yoksa daha bir kaç saat önce böyle büyük bir doğal afet yaşanmış, yüzlerce insanımızın can savaşı verdiği, ülkece canımızın yine en derinden yandığı böyle bir günde canım ülkemde Bilim, Hizmet ve Teşvik ödül töreni ve hatta olağan kongre /siyaset rahatlığını şaşkınlıkla izlediğimiz devlet erkanımıza mı?
Hangisine yanalım Allah aşkına😡🤦‍♀️😡

29 Ekim 2020 Perşembe

Özgürlüğümüzün 97.yılı,Cumhuriyet Bayramı'mız Kutlu Olsun 🇹🇷


Sevgili dostlar geç saate kalmış olsam da, böyle özel bir günü sizlerle de paylaşıp, kutlamadan bitirmek olmazdı.. 

Bu en büyük, en güzel bayramımız da her yıl biraz daha artan gururum, bu satırları yazarken bile içimi kaplayan heyecanım ve Cumhuriyet coşkum ile birlikte ; tam bir Cumhuriyet, Atatürk çocuğu olarak doğduğum bu güzel ülkemde,bir Cumhuriyet ve Atatürk kadını olarak yaşıyor ve  ne mutlu ki kızımı da bu kimlikle  yetiştiriyorum👍🇹🇷❤

Ve bundan , 29 Ekim' lerden , canım Atam  ve onun izinde yürümekten gurur duyuyorum ! 

Ey Büyük Atatürk!!
Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe hiç durmadan yürüyeceğime AND İÇERİM🇹🇷❤️🇹🇷


Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve bu vatan uğruna göğsünü siper edip can veren bütün şehitlerimize, gazilerimize sonsuz minnet, rahmet ve saygıyla... 


Özgürlüğümüzün 97.yılı ve 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'mızı yüreğimdeki en güzel duygularla kutluyor ; hep birlikte güzelliklerle, özgürce, kardeşlik, sevgi ve saygı ile karşılayacağımız coşku dolu nice 29 Ekim 'ler diliyorum 🙏🏻🇹🇷🇹🇷🇹🇷💐❤  
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE🇹🇷 

26 Ekim 2020 Pazartesi

Türkiye Ekonomisi Hakkında Kehanet!!

Bilimde Kehanet Yoktur!! 
Finans dünyasının duayen isimlerinden, Sabancı Üniversitesi Finans Kürsü başkanlığını yürüten çok değerli hocamız Prof. Dr. Özgür Demirtaş YouTube kanalında dün bir video yayınladı..

Ancak az önce izleyebildim ama öyle bir 32 dakika ki bu ; aynı anda gururlandım, aydınlandım ve bir o kadar da duygulandım sevgili arkadaşlar..

Ekonomi, finans alanları ile ilgilenin ya da ilgilenmeyin ama canım ülkemi biraz seviyorsanız lütfen izleyin.

Türkiye Ekonomisi ile ilgili tam bir ders niteliğinde..Özgür bey herkesin anlayabileceği bir dilde öyle sade, net ve etkileyici  anlatmış ki, izlediğinizde ne demek istediğimi anlayacaksınız.

Var olun Sayın Hocam @ProfDemirtas 🙏

Sizin gibi değerlerimiz hep var olsun🙏

IMG_20201026_213741_562

#özgürdemirtaş #ÖzgürDemirtaş

#TürkiyeEkonomisiHakkındaKehanet

24 Ekim 2020 Cumartesi

Yüreğimden Dökülenler 🤗


 

Bambaşka dünyalara uzatmak istiyorum elimi..
Belki uçsuz denizlerde küçük bir yelken ve yüzümü yepyeni rotalara çevirmiş yeni bir ben..
Belki çookk uzaklara yol salmış, gölgesiyle aydınlatan bir gezgin..
Şöyle güneşin sıcaklığı ile kum fırtınalarından sonraki dinginlik vurmuş olsun yüzüme..
Can veren bir yudum su olsam belki de, avuçlarıma dokunan can bulsa suyun o güzel serinliği ile birlikte..
Rüzgar olup savursam kötülükleri..
Güneş olup ısıtsam, yalnış kaynayan tüm kemikleri..
Ve iyilik kevgirinden geçirsem küçük dünyamda kalacak güzel kalpleri..
Öyle sarsam, sarmalasam, gözüm gibi saklasam günden güne yok olan iyilik, güzellik, tüm saf niyet ve sıcacık o gerçek sevgileri..
@nil_gundem 💜💫🌞🌠🌈

#iyihaftasonlarıherkese #yüreğimdendökülenler #hayatadair #insanadair

21 Ekim 2020 Çarşamba

Selamlar hepinize😊


 Merhaba sevgili okurlar,

Uzun zamandır buralarda yoktum. Son derece hareketli bir yaz geçirdim çünkü. Bu sebeple uzun süredir uzun uzun ne yazabildim ,ne de okuyabildim anlayacağınız..

Olumsuz bir şey yok çok şükür sadece fazla hareketli bir dönemdi benim için..

Pandemi sürecinde kızımın üniversite sınavı en önemli kısmı idi tabii ki.. Gerçekten böyle bir dönemde gençler için de ,ebeveynler için de çok zorlu ve sıkıntılı bir süreçti. Çok şükür bitti , artık kızım bir üniversite öğrencisi😊İngilizce İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı okuyacak inşallah. Tüm gençlerimizin yolu, bahtı açık ve güzelliklerle dolu olsun 👐 

Ve artık evlenmesinden ümidi kestiğimiz erkek kardeşimin ani evlilik kararı ; hem benim hem de ailem için çok güzel bir sürpriz oldu.  Bu dönemde elbette zor ve sınırlı koşullarda ,aile yakınları ile sınırlı, pandemi kurallarına maksimum seviyede özen göstererek bir de düğün sahipliği yapmış oldum efendim Bizim ailede  herkes ayrı bir ilde köşede ,gelin kızımız da Bursa'da olunca ve tabii ki anneciğimizde çok erken yaşlarda ebediyete intikal ettiğinden Bursa 'da yaşayan bendeniz hem abla ,hem anne rolüyle oğlumu evlendirmiş gibi oldum sevgili dostlar. 😊Umarım bu görevi başarıyla yerine getirmişimdir.

Ben çok ayrı bir haz aldım gerçekten. Farklı farklı öyle çok duyguyu bir arada yaşadım ki bilemezsiniz ama şimdi bunu anlatmaya geçmeyeceğim merak etmeyiniz. Çok şükür sağlıkla, güzellikle sevgili kardeşlerimi de  mutlu yuvalarına emanet ettik ve gelin kızımızı da hepimiz çok sevdik.💓  

Tahmin edeceğiniz gibi ,ortamda kimseye örnek olmamak ve herkesin sağlığı için bırakın halay çekmeyi filan ,tören de  kardeşlerime sarılamadım bile tabii ki. Ama maskeli ,mesafeli derken kurallar çerçevesinde Bando ekibi ile gelin alıcımıza kadar ayarınca yaşandı oldu hepsi çok şükür.. Yani evet kültürümüz tabii düğünler dernekler güzel yanları çok ama 1,5 saat içinde de herşey tadıyla yaşanabiliyormuş demek ki. Yeter ki, gönüller bir ve güzel olsun değil mi ?

Efenim bu küçük merhaba yazısı ile hepinizin sağlıklı, huzurlu, keyifli olduğunuzu ümit ediyor ve en kısa zamanda yazılarınızda ,yazılarımda buluşmayı arzu ediyorum..

Sevgilerimle..

Nilgün..

19 Ağustos 2020 Çarşamba

Paranız Düştü Beyefendi..

 "PARANIZ DÜŞTÜ BEYEFENDİ"

Sinema tarihinin en ünlü komedyeni Charlie Chaplin anlatıyor:

Küçük bir çocukken babamla bir sirk şovunu izlemeye gittik. Bilet sırasında uzun bir kuyruk vardı ve önümüzde anne-baba ve 6 çocuktan oluşan bir aile vardı.

Fakirlik hallerinden belliydi, elbiseleri eski ama temizdi. Çocuklar sirkten bahsederken çok mutlu görünüyordu.

Onların sırası gelince, babaları gişeye geçti ve bilet fiyatını sordu. Gişe çalışanı ona bilet fiyatını söyleyince adam kekelemeye başladı ve dönüp karısının kulağına birşeyler fısıldadı.

Mahcubiyet yüzünden kolayca okunuyordu.

Birden babam cebinden 20 Dolar çıkardı ve yere attı. Sonra da eğilip yerden aldı ve adamın omzuna dokunarak şöyle dedi;

“Paranız düştü beyefendi..”

Adam babama baktı ve gözleri dolarak “Teşekkür ederim efendim” dedi.

Onlar içeri girdikten sonra babam beni elimden çekti ve kuyruktan çıktı. Çünkü babamın adama verdiği 20 Dolardan başka parası yoktu.

O günden beri babamla gurur duyuyorum ve o 2 dakika benim hayatımda izlediğim en güzel şovdu. O GÜN İZLEYEMEDİĞİM SİRK ŞOVUNDAN EMİNİM DAHA GÜZELDİ..."

-Charlie Chaplin, Kevin J. Hayes

#hayrankaldığımhikayeler

#charliechaplin #kevinjhayes #hayrankaldım #insanadair #hayatadair

21 Temmuz 2020 Salı

YETER!!!

Bir  kadını, bir çocuğu her ne sebeple olursa olsun bir insanı vahşice öldürüp, üstüne bir de canice yok etme planları yapacak akıl, fikir, vicdan ve insanlıktan nasibini almamış bu iğrenç zihniyetle aynı dünyada, aynı ülkede yaşıyor olmaktan ve hatta aynı havayı soluyor olmaktan nefret ediyorum..😵😵
Can alan canlarınız, cayır cayır yansın inşallah 😡😡
Bu ülkeyi yönetenler, yalnızca muhalefet olmak için muhalefet edenler, abuk subuk işlerin peşine düşüp ahlak bekçisi geçinenler, güya tarihimizi anlatmak adına sürekli bir yenisi çekilerek savaşlar, silahlar, kılıçlar, koparılan başlar, kardeşi kardeşe kırdıranları ilmek ilmek çoluk çocuğun zihnine işleyen her türlü dizi ya da filmleri ısrarla gece gündüz tekrar edenler, kendi çıkarlarını toplum ve insanlık değerleri ve çıkarlarının önünde tutan herkes, hepimiz.. Önce insan ve insanlık, hak, hukuk, adalet demediğimiz, bu çirkinlikleri önlemek adına doğru adımları atmadığımız, bu alanda cezalandırma sistemi ve yasal düzenlemelere çookk acil olarak öncelik vermediğimiz sürece bitmeyecek..
Bu bireysel bir sorun değil, çok ama çok ciddi bir toplumsal sorun!!!

Veda hutbesinde,

'' Kadınlar size Allah’ın emanetidir'' diyen peygamberimizin ümmetine ne oldu, neler oldu Allah aşkına?

Ne sevebildiniz ne emanete sahip çıkabildiniz!

#pınargültekin #pinargultekin #kadınaşiddetehayır #kadınaşiddetesonver #istanbulsözleşmesiyaşatır #6284yaşatır

23 Haziran 2020 Salı

Savunmayı savunmaya çalışırken😞

Biliyor musunuz, bir yerlerde deprem olunca geceleri uyuyamam ben.. O insanların yerine koyarım kendimi.. Yaşadıkları korkuyu, acıyı, üzüntüyü, çaresizliği iliklerime kadar hissederim tüm kalbimle.. Ta ki tüm göçük altında kalanlar ölü ya da diri çıkarılıp, evsiz kalan yurttaşlar bir çadırın ya da çatının altına başlarını sokuncaya dek.. Dün gece de öyle bir geceydi benim için.. Belki de bazılarımızın kendi hakları içinmiş gibi gördüğü oysa Hak için, Hukuk için, Adalet için, hepimiz için, ülkemiz için birşeyleri savunma, anlatma çabası ile çıktıkları yolculukta gördükleri muamele karşısında dimdik duran, belki de hayatlarındaki en zor ama en onurlu gecelerden birinde hukukçularımızla beraberdi yüreğim...
Deprem kadar sarstı, korkuttu,üzdü, endişelendirdi, düşündürdü beni..
Ve bir de fazlasıyla utandırdı tüm bunların üstüne..
Hiç yaşanmamış olmasını istediğim, asla hatırlamamayı tercih edip, bir daha yaşanmaması için dua ettiğim ama maalesef asla unutamayacağım, unutmamamız gereken gecelerden biri...
Fotoğraflar Twitter 'dan alıntıdır

18 Haziran 2020 Perşembe

Normalleşirken🤔🤔


Aylardır evimizden çıkamayıp, özgürce birşeyler yaşayamamak, bir arkadaşımızla oturup çay kahve bile içememekten çok sıkıldık değil mi?
Her şeyi geçtim; ben yarım saat market alışverişi esnasında bile dayanamıyor, sadece o maskeden  kurtulmak için kendimi evime zor atıyorum sizleri bilmem 🤔

Sağlık sektöründeki can kardeşlerimden birinin bu iki fotoğrafı arasında yaklaşık 3 ay var.😒😷

Peki ya onlar?
Bırakın başka şeyi, onlar aylardır özgürce nefes bile alamıyorlar! 😷😟
Bir çoğunun anne, babasına, evladına, eşine, sevdiklerine doya doya dokunamayıp hatta göremeden yaşamaya ve yaşatmaya çalıştıklarını nasıl görmezden geliriz?
Ve sağlık kurumlarında onlarla aynı zorlukları göğüsleyen hastabakıcılar, temizlik, mutfak işçileri ve onlar gibi niceleri..
Peki ya bu dönemde işsiz kalarak, işinden olmamak ya da işe gitmek zorunda olduğu için hastalık riskiyle burun buruna, maskeler ve dezenfektanlarla bütünleşip çalışmak zorunda kalan market, kurye,ulaşım sektörü, banka ve daha bir çok özel şirket ve resmi kurum çalışanları..
Hiç bir ders almayacaksak yaşananlardan, farkında olamayacaksak, önce kendimize sonra içinde yaşadığımız topluma saygı göstermeyeceksek ; neden bunca insanı kaybettik, neden hayatından, nefesinden, ruhundan, bedeninden ödün verdi, bedel ödedi bunca insan ve biz, hepimiz?
Normalleşmeyi anormalleştirmeye çevirmeden, hepimiz sadece üstüne düşeni yaparak; hijjen kurallarına uyup, maskemizi takıp sosyal mesafemizi koruyarak, sırf can sıkıntısından
Avm' leri doldurmayarak, daha minimal grup ve kalabalıklardan uzak buluşmaları benimseyerek, keyfi değil zorunlu ihtiyaç ve dışarı çıkışlara öncelik verip gereksiz yere ne işyerleri ne de ulaşım kanallarını meşkul etmeyerek bu virüsle yaşamayı öğrenmek ve öğretmek zorundayız sevgili dostlar !! Hepsi bu🤷‍♀️
Yoksa...
Yoksa çok daha uzun süre ve daha ağır bedeller ödeyeceğiz hep birlikte, maalesef bu çok net!! 🤦‍♀️
Sağlıklı günler dileğiyle 🙋‍♀️


13 Haziran 2020 Cumartesi

Süper Lig ve Karakartal🦅

Merhaba sevgili okurlar🤗
Bu günlerde sık sık ziyaret edemiyorum bloğu, sanırım biraz kafam dağınık 🙄Bu yazımı 13 Haziran'da yazmıştım aslında, ınstagramda paylaşıverdim hemen ama sizlerle de paylaşmak istedim geç te olsa... Zaman ayırıp, sayfamı ziyaret edecek okurlara şimdiden teşekkürler 🙏
🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺🌺
Efendim Süper Lig başlamış, tüm futbolseverlere hayırlı uğurlu olsun diyelim.
Her ne kadar ben başlamasını tasvip etmesem de ; tüm spor camiasına ve özellikle futbolcularımıza önce sağlıklı bir sezon dileğiyle, Karakartal'ımız başta olmak üzere ligde top koşturacak tüm takımlarımıza başarılar diliyorum.


Çok yakın bir ilgim yoktur futbol dünyası ile aslında, daha çok basketbol severim ben.. Ama ülkemizde en çok sevilen spor dallarından biri olunca malumunuz, 
çocukluktan itibaren kanımıza işlenen nakışımızdır bizim Beşiktaş🦅😍🦅 
Kendimi bildim bileli gözüm başka bir takımı hiç görmedi benim. Büyüğüyle, küçüğüyle, kadınıyla, erkeğiyle öyle
Beşiktaş aşığı bir ailede büyüdüm ki ; başka bir takımın taraftarı olabileceğim, aklımın köşesinden bile geçmedi..
Adımız gibi, dinimiz gibi, Atamız gibi yani hiç tartışmasız, dededen/babadan kalan en kıymetli değişmezlerden❤️ 
Eminim bir çoğunuzun tuttuğu takım geçmişi de böyledir.. 
Gençlik yıllarımda şampiyon olduğumuz bir sezon, rahmetli amcam İstanbul'dan maçtan geliyor. Boynunda atkısı, başında şapkası ile bağırarak çıkarken merdivenlerden ; maaile "Beşiktaş'ım sen çok yaşaa, canım feda olsun sana" diyerek sarılıyoruz birbirimize.
Ve o heyecanla aynı caddenin iki tarafında olan babaannem ve halamın evleri arasında ip gerip, dev Beşiktaş bayrağını caddenin ortasına asıyor, camlara çıkıp çoluk çocuk marşlarımızla, haykırışlarımızla devam ediyoruz coşkumuzu yaşamaya❤️
Hey gidi günler heyy, sanki daha dün gibi geliverdi şimdi öyle gözlerimin önüne😔 Öyle işte...
Bu vesile ile benim için çok kıymetli bir anıyı da paylaşıverdim sizlerle😍 
Sağlıkla, sporla, sevgiyle kalınız efendim.. 
Huzurlu akşamlar 🙋

26 Mayıs 2020 Salı

Gerçek olan gönlümüzün bayramı🤗


Çocuksan eğer şekerdir, çikolatadır, harçlık biriktirmektir bayram. Sabah giyeceğin yeni kıyafetler için heyecandan uyuyamamaktır.Seni sımsıkı kucaklayıp koklayacağını bildiğin, daha kapıyı açınca tanıdığın ve ruhuna işlediğini yıllar sonra anladığın yemek kokuları birbirine karışan anneanne, babaanne, dede evleridir. 

Gençsindir artık, tam delikanlı çağın ve bayramlar gereksizdir olabildiğince. Sen  uyumak isterken erkenden kaldırılmak; bayramdan bayrama gördüğün, kim kiminle akraba kim kimin nesi bir türlü öğrenemediğin kapıları ailenin zoru ile dolaşıp, bir köşede suratsız oturup sadece hatır sorulduğunda kendini toparlayıp yalandan gülümsemek ve bittiğinde kocaman bir ohh çekip kendini koltuğa atmaktır.

Yeni evlenmişsindir mesela bambaşka insanlar girmiştir artık hayatına.. Ve tüm gözlerin üzerinde olduğu, ona gittin buna gitmedin, onu önemsedin bunu önemsemedin, onda yedin bunda yemedin gibi gereksiz streslerle kendine eziyet haline getirip, kimseleri kırmamak adına yorgunluktan bitap düştüğün ama her türlü arkandan her kapıdan iyi kötü bambaşka sazlar çalındığı günlerdir belki de.. 

Artık yaşlı denecek seviyelere geldiysen; çoluk çocuğun gelmiş, kapının biri açılıp diğeri kapanıyor, yemek ve tatlı kokuları ile evin içinde giyinip süslenen gençlerin parfüm kokuları birbirine karıştıysa eğer düğünün bayramın ; ama zil çalsa da biri gelmiş olsa diye dalıp kaldıysa gözlerin yola o zaman sadece adı vardır bayramın..

Ama ister 15 yaşında ol, istersen 65 hiç farketmez.. En sevdiklerinden biri terki diyar eylediyse dünyayı.. 
Annen, baban,eşin,evladın, kardeşin ya da onların yerine koyduğun can biri.. İşte o zaman artık hep kırıktır kolun kanadın..
Hiç gelmesin diye dua edersin o bayram sabahları için.Geldiyse de çaresiz gülümseyerek karşılarsın, içinin en derini öyle buruk acırken.. Gözünün biri bugündeyse, diğeri kaybettiğinin anıları ile geçmişte gezinip durur daima..
Yani her gün buruktur aslında onların yokluğunda ama bayramlar bir başka.

Birbirimizden uzak son gününü yaşadığımız bu bayramda ne hissettiniz, neler düşündünüz bilemem ; ama bilin ki sağlığınızın yerinde, sevdiklerinizin yanıbaşınızda olduğu her gün gönlünüzün bayramı.. 🤗
Gönül bayramınıza şeker olan her tadın kıymetini varlığında bilmemiz, farketmemiz; her an solabilecek gönül bahçemizin rengarenk çiçeklerinin  o güzel kokusunu, doya doya içimize çekebileceğimiz nice günler dileğiyle..🙏
Sevgiler🙋‍♀️

21 Mayıs 2020 Perşembe

Camilerde Çav Bella'da çalındı ya, pes doğrusu😳


Yine bir taraftan çok üzülürken, bir taraftan da çok sinirlendim..
İzmir'de bazı camilerin hoparlörlerinden Çav Bella parçası çalınmış bugün🤦‍♀️
Yahu ben artık hiç anlamıyorum ne bu insanları, ne de bu derece çirkinleşen siyaseti.. Resmen bu milletin ayarları ile oynuyor birileri..
Hayır bu toplum çoğunluk olarak yüzyıllardır Müslüman ve neredeyse 100 yıldır da Türkiye Cumhuriyeti..
Her zaman başka din, mezhep ve milletlerden azınlıklar olmuştur,
olacaktır da.. 
Yine büyük çoğunluk ve en azından son 97 yıl üzerinden konuşacağım ama bizim evlerimizde hep anneanne, babaanne, dedelerimiz namaz kıldı, kuran okudu evimizin bir köşesinde.. Çocuğumuz doğdu, sevdiğimiz öldü mevlütlerde ; gençlerimiz evlendi düğünlerde, 23 Nisan'ımız, 19 Mayıs'ımız, 29 Ekim'lerimiz de bayraklarımızla meydanlarda toplandık.
Ne Allah'ımız, peygamberimiz ne de Atatürk'ümüz tartışma konusu olmadı yemek masalarımızda.. Dinini seven sevmeyen, Atatürk'ü seven sevmeyen sormadık, ayırmadık kimseyi.. Musevi, Hristiyan, Ermeni, Müslüman yıllar yılı dostluk etti, komşuluk etti bu ülkede.. İçlerinden  sorguladıysalar da birbirlerini, kimse kimsenin ne camisine ne kilisesine karışmadı hunharca..
Kimsenin dini, mezhebi, inancı kimsenin siyasetine malzeme edilmedi kısaca.. İyice çığrından çıkmakta olan bu durum ve durumlar bir an önce yerini, yolunu bulur umarım.
Ben, biz, hepimiz kardeşçe, insanca yaşayalım efendim ne olur nedir bu kontrolsüz davranışlar..
Ben artık tahammül edemiyorum zira ,inanın tüm bunlara..
Off şişmişim galiba ben biraz 🙈dökülüverdi birden öyle içimdekiler, sürçu lisan ettiysem affola🤭
Netice de kim yapmıştır, neden yapmıştır bilemem bu aymazlığı..
Ama naçizane düşüncemi paylaşmak adına, şunu bilir şunu söylerim ki ben..
Ezan ve kuran sesiyle yüreği titreyen insan; besmele ve iman ruhuyla, yalnızca kalbiyle girer ve girilmesi gerektiğini bilir her caminin kapısından..
Rakı masasında içmenin, hoş sohbetin belini kırmanın adabını bilen adam gibi her adam, kadın gibi her kadın ; o masada kendini unutur, kalkınca da orada konuşulanı...
Çav Bella kültürünü bilense , çalarken de söylerken de ruhunda yaşar her notanın dilinden dökülenleri....
Ve bunların üçünün de yerini bilen hiçbir aklıselim ; cami minaresinden Çav Bella çalmaz, çaldırmaz!!
Çünkü bunların üçünün de yerini bilen her aklıselim bilir  ki ; bayrağımız gibi camilerimiz de bizim kırmızı çizgimizdir!!
Sağlıcakla kalınız🙋‍♀️

19 Mayıs 2020 Salı

19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı'mız Kutlu Olsun 🇹🇷🇹🇷


"Sizler, yani yeni Türkiye'nin genç evlatları! Yorulsanız dahi beni takip edeceksiniz. Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar. Türk Gençliği gayeye, bizim yüksek idealimize durmadan, yorulmadan yürüyecektir."

"Ey yükselen yeni nesil,gelecek sizindir.Cumhuriyeti biz kurduk ;onu yükseltecek ve sürdürecek sizsiniz.."

"Ey Türk istikbalinin evladı!
İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır.
Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur."
Mustafa Kemal Atatürk

Canım Atam başta olmak üzere, Kurtuluş Savaşı sırasında bu ülke için göğsünü siper eden tüm şehitlerimiz ve gazilerimizi minnetle ve rahmetle anıyor;
19 Mayıs Atatürk 'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı' mızı kutluyorum🇹🇷🇹🇷🇹🇷
Ne Mutlu Türküm Diyene! 💪🇹🇷

Ayrıca milli ve manevi duygularımızın birleştiği bu güzel günü yani Kadir Gecenizi de tebrik ediyorum 🙏🙏

16 Mayıs 2020 Cumartesi

Demet Akbağ ile Kaan Sekban Saçmalar😍


Ahh sevgili Demet Akbağ, Bir Demet Tiyatro ve Feriştah'ın çılgın fentezileri 😃🤦‍♀️
"Şu diri vücudumlan içinde bulunduğum hazin durumu sana enfes bir dille izah edeyim" diye başlayıp, ardından gelen yutkunmayla birlikte kafanın o ahenkli hareketleri😂😂(Hatırlayanlar varsa aranızda benim kadar gülümsüyordur eminim şu an🙈)
En az o yıllardan beri bayılıyorum ben bu kadına..❤️
Bugün karşılaşsam sanki çok yakın arkadaşımmış ta kucaklaşıverecekmişim hissini veren samimiyeti, bir kadına ancak bu kadar yakışan asalet ve nezaketi ve bunlarla birlikte ben de ve eminim ki bir çoğumuzda, mizaha kattığı o tarifi imkansız renk cümbüşü🤗 Nadide Hayat filmini kaç kere izledim hatırlamıyorum. Eyvah eyvah serisi de öyle keza.. 
Sanırım bir gün bir sanatçı olsaydım sadece onun gibi olmak isterdim. İçinde olduğu işleri kaçırmam yani o derece idolümdür kendisi😍
Sevgili Kaan Sekban ise birçok kişi gibi ilk olarak bizim meslekten oluşu ve kurumsal hayatı  tiye alan esprileri ile dikkatimi çeken ve son yıllarda favorim olan bir kardeşim. Kardeşim diyorum çünkü hem kardeşim yaşında, hem de öyle hissettiriyor bana, onun o içtenliği..😍
O kadar güzel bir enerjisi var ki.. Geçen hafta Home office ile ilgili bir skeci var, onu izlemelisiniz mutlaka👍
Evet onu da daha karşımda görür görmez gülmeye başlıyor ve hep bankacılıktaki halini hayal ediyorum ben😃 
Oldum olası iş hayatına renk katan onun gibi kişilikleri sevmişimdir ve çok güzel arkadaşlarım olmuştur onlar😍
Böyle güzel, işine ayrı bir renk ve keyif katan insanları; tiyatro, kaliteli komedi, şov vs hakkıyla yapılan işleri ve onlarla kahkahalarla boğulmayı severim de bendeniz🙈
Hah işte dün gece bu iki harika insanın bir araya geldiği instagram canlı yayınını izledim. O kadar iyi geldi ki bana, gülmeye çok ihtiyacım olan şu dönemde anlatamam size..
İşte ondan sebep yazıverdim öyle, izlemediyseniz bile belki siz de yazımı okuyup biraz  gülümsersiniz diye🤗
Var olun sevgili @demetakbag ve @kaansekban.sacmalar 🙏💜
Sizler gibi insanlar hep olsun hayatımızda ve gülmeyi hiç unutmayalım🙏❤️
Sevgilerimle🤦‍♀️

13 Mayıs 2020 Çarşamba

Deli Dahi Dali🙃Salvador DALİ

Dün akşam tesadüfen Gripin’in solisti Birol Namoğlu'nun oyuncu eşi Derya Beşerler ile birlikte sunduğu “Kısa Bir Ara” programını izledim. Ve programın konusu 20'nci yüzyılın en büyük sürrealist  ressamı,  Salvador Dali idi 🤗


 O kadar ilgimi çekti ki, hemen sizlerle de paylaşmak istedim. 1904_1989 yılları arasında yaşayan, şöhreti günümüzde de devam eden İspanyol ressam, zaten son derece sıradışı bir insan yani ne kadar isteseniz standart bir hayat hikayesi çıkmaz burdan😃 ama Birol bey ve Derya hanım mümkün olduğunca makul(Dalí'nin hayatını şöyle bir incelerseniz ne demek istediğimi anlayacaksınız😊) ama çok farklı yönleri, özel anıları ve çoğunu duymadığım çok etkili sözleriyle anlattılar Salvador Dalí'yi.. Ben çok etkilendim şahsen, emeklerine sağlık 👏🏻🙏👏🏻Bu arada çok tatlı bir çift kendileri💙🤗)


En çok bilinen ve beğenilen önemli eserlerinden "Belleğin Azmi (Eriyen Saatler) isimli bu tablosu, zamanın katı/değişmez oluşunu protesto ediyormuş. 
*******
Efendim Salvador Dali ;6 yaşındayken menenjitten ölen erkek kardeşinden 3 sene sonra dünyaya gelmiş ve ona koydukları isim; ölmüş kardeşinin ismiyle aynıymış.. . Salvador.
Salvador Dali'nin "Doğar doğmaz tapınılan bir ölünün ayak izlerinden yürümeye başladım. Beni severken hala onu seviyorlardı aslında. Belki de benden çok onu.. Babamın sevgisinin bu sınırları yaşamımın ilk günlerinde itibaren çok büyük bir yara oldu benim için." sözleri bu konuda çocuk yaşlarında yaşadığı travmayı ve onun zamanla despot bir kişiliğe dönüşmesinin nedenini çok güzel özetliyor. 10 yaşında iken ilk olarak annesi farkediyor yeteneğini ve 14 yaşında ilk sergisini açıyor. Daha 15 yaşında iken günlüğünde "Ben bir dahi olucam ve herkes bana hayran kalacak" diyerek, ilerleyen yaşlarında çok daha net hissedilen mütevaziliğinin😜sinyallerini veriyor.


San Fernando Güzel Sanatlar Akademisi'n de okurken ; okuldan atılma durumu söz konusu olduğunda, sınav komitesinin onu değerlendirecek yeterlilikte olmadığını söyleyerek, komiteyi red ediyor düşünebiliyor musunuz🙄
"Hırs olmadan zeka kanatsız bir kuştur" sözü de ona aitmiş. 
Kendisinden yaşça büyük, hayranı olduğu ve aslında çok da saygı duyup, önemsediği Pablo Picasso ile ilgili "Bu dünya da iki büyük ressam vardır. Biri Pablo, diğeri ben..Ama tabii ki ben daha iyiyim.." demiş  mesela💪Mütevaziliği konusunda haksız mıyım şimdi? 🙃


Hayatının aşkı, karısı, menajeri, modeli,ilhamperisi kısacası "Beni Dali yapan kadın" dediği Gala öldüğünde resmen inzivaya çekiliyor. Ona olan duygularını ise son derece dokunaklı 

"Gala'nın acısından ki benim acımdır, Ölümünden ki benim ölümümdür, 
Başka hiçbirşey hayatıma dokunamaz"
sözleri ile anlatıyor. 
Evinde karınca yiyen beslediği bilinen, gerçeküstü eserlerindeki tuhaf ve çarpıcı imgelerle ünlenen, sadece ressamlığıyla değil, hayat tarzıyla ve fikirleriyle de hakkında çok konuşulan Dali; hayatta iken çok para kazanan nadir ressamlardanmış..
Ve paraya olan tutkusu nedeniyle kendisine "Deli Dahi Dali" ismi verilmiş.

Ve kendisi de dermiş ki ;
"Bir deliyle benim aramda tek bir fark var: Deli aklının yerinde olduğunu sanır, bense deli olduğumu biliyorum." 😃 Kendini bilmek dedikleri de bu olsa gerek🤭 
Daha çok şey var aslında Salvador Dali hakkında yazılacak ama dün akşamdan aldığım notlardan bir kısmı bunlar ve uzatıp ta sizleri de daha fazla sıkmamak adına şimdilik bu kadar sevgili okurlar🤗 Sevgiyle, sanatla ve müzikle kalınız🙋‍♀️
Fotoğraflar Twitter 'dan alıntıdır. 

12 Mayıs 2020 Salı

Bizim İçin Şampiyon/Film yorumu

Bir çoğunuz kadar fazla film izleyemesem de;gerçek hayat hikayesine dayalı, yaşanmışlık içeren filmleri seviyorum ben..
Film için harcanan emeğin yanında;  gerçek bir hayattan anları, duyguları, neticede özelini toplumla paylaşma cesaretini gösteren kahramanlara da, bunu konu edinip filme can veren herkese de ayrı bir saygı duyuyorum.
Bizim İçin Şampiyon filmi de onlardan biri..

Türk at yarışçılığının efsane ismi ,1996 da Gazi koşusunu rekor derece ile kazanan, ülkemize gelmiş en iyi ingiliz atı Bold Pilot ve jokeyi Halis Karataş'ın gerçek hayat hikayesini anlatıyor.Filmi izleyince tanımış oldum Bold Pilot ve Halis Karataş' ı🤭
Halis Karataş, Bold Pilot ve Begüm arasındaki aşk, sevginin gücü görülmeye değer bence👍👍

Fikret Kuşkan'ın oyunculuğunu zaten çok beğenirim ve bu filmi izlememdeki en önemli unsur da kendisidir. Ama Farah Zeynep Abdullah ve Ekin Koç'ta çok başarılı filmde, şimdi haklarını yemeyelim..
Filmi izlerken atlara olan hayranlığım da, at yarışlarına olan nefretim de bir kat daha arttı ve filmin sonunda gerçek Halis Karataş' ın konuşması çok etkiledi beni arkadaşlar..
Elbette film tercihlerinize göre değişir ama bence 10 üzerinden 8 i var ve bu hayat hikayesine tanıklık etmek için izlemeye değer.
Filmin güzel müzikleri de yine çok sevdiğim Toygar Işıklı'ya ait..
Çoğunuz izlemiştir belki ama bir yerlerde gözünüze takılırsa, beni de anımsamanız dileğiyle keyifli seyirler, huzurlu geceler efenim 🤗🙋‍♀️
"Şampiyon olmak bir gün kaybedeceğini bile bile koşmaya devam etmektir."
Film repliği..

8 Mayıs 2020 Cuma

Olymposa Dokunma!!




'Koruma Amaçlı İmar Planı, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından onaylanmış ve Olympos, birinci derece arkeolojik SİT alanından, üçüncü derece arkeolojik SİT alanına çevrilmiş"😩😩😩

Yazmaktan, tepki vermekten başka bir şey gelmiyor ya elimizden kahroluyorum arkadaşlar😥
Ve bence gerçek virüs ne biliyor musunuz ?
İnsanın ta kendisi!! 😡

Tarihimiz, geçmişimiz, mirasımız, doğamız, mavimiz , yeşilimiz, tüm dünyamız ve güzelliklerimiz ;bıkmadan, vazgeçmeden, düşüncesizce bir bir yok ediliyor ve biz de onlarla birlikte yok oluyoruz 😥😥



Hala nasıl görmüyor, göremiyoruz? 

Doğa artık bas bas bağırıyor, yaktınız, yıktınız, kül ettiniz ama daha fazlasına izin vermeyeceğim diyor ve  insana karşı çeşit çeşit silahlar geliştiriyor. İşte en son silahı Corona, tabii anlayabilene..

Doğanın bu silahları, virüsleri mutasyona uğrayıp farklı farklı şekillerde çıkıyor karşımıza, çıkacak ta  ama asıl mutasyona uğraması gereken şey kesinlikle insan...

Yeter artık ne olur yapmayın!! 😩
Güzel memleketimin dağını, gölünü, ağacını, suyunu, taşını, toprağını, tarihi miraslarını
rahat bırakın!
Mahfetmeyin bu güzellikleri, kıymayın! 😩😥😩
Fotoğraflar twitter dan alıntıdır.. 

29 Nisan 2020 Çarşamba

Sarsıntı&Yüz Yüze Kitap Yorumu


Nedense bir türlü kafamı verip doğru dürüst okuyamadığım, başladığım her kitabı yarım bıraktığım bu dönem kızımın önerisi ile okudum bu iki kitabı. 
Böylece ben henüz yeni tanımış olsam da kendisini, sevgili Arda Erel'in kızım başta olmak üzere pek çok okurun hayranı olduğu genç ve güncel bir yazar olduğunu  öğrenmiş oldum. 
Eh bu da benim ayıbım olsun 🤭
Ve itiraf etmeliyim ki ;en az birbirinin devamı olan bu iki kitabın hikayesi kadar, yazarı etkiledi beni arkadaşlar. Arda Erel küçük yaşlardan itibaren günlükler tutup, yazılar yazan ; Sarsıntı (2019)ve Yüz yüzenin(2020) 4.ve 5.kitabı olduğunu anladığım 1995 doğumlu bir genç.
Bayılıyorum onun gibi erken yaşlarda hayallerinin peşinde koşmaya başlayan, kendi hayallerinden çıktığı bu yolculukta ; daha bu yaşlarda başka insanların dünyasında güzel bir yer edinmeye başlamış gençlere.Ve blog dünyasında bu gençlerle sıkça rastlaşıyor olmaktan çok mutlu olduğumu da söylemeden geçmemeliyim tabii🤗
Ayrıca 28 yaşında bir psikolog olan, geçmiş-şimdi ve geleceğin iç içe geçmiş haliyle hayatındaki düğümleri çözüp, kendi yolculuğuna yürüyen Derin'in dilinden yazılmış bu romanda; erkek bir yazarın, bir kadının duygularını nasıl bu kadar net aktarabildiği, hissettirebildiği noktasında da kendisini tebrik etmek isterim.
Edebi beklentisi yüksek, derin okurları ne kadar tatmin eder bilemiyorum ama şöyle başka dünyaların içinde kendinizi kaybolmuş hissedeceğiniz, belki de okurken yaşayacağınız içsel yolculuk ile kendinizi bulabileceğiniz, akıcı bir anlatım diline sahip, yorulmadan, sıkılmadan, başladığınızda hikayenin heyecanı ile sonuna nasıl geldiğinizi anlamadan okuyacağınız psikolojik roman türünde kitaplar..
Gerçek aşkın insana verdiği cesaret, gözü kör kulağı sağır eden o yeni kimlik, ayağını yerden kesen tarifsiz heyecan ve aşkın saf derinliğinde duyguların doruğa çıkışını an ve an yaşayabileceğiniz bir kurgu..
Bu tarzı seven ve kitapları merak eden sevgili okurlara iki kitabı ardarda okumalarını öneriyor ve keyifli okumalar diliyorum..
Sevgilerimle..🙋‍♀️

Ben Derin.
Takvime göre 28 yıl önce dünyaya geldim ama sadece anne karnından çıkmakla doğmuyor insan. Hayatta bir acının içinden geçince de doğabiliyorsun, kendi içinde başka bir “sen”le tanıştığında da. Ve belki de en önemlisi, aşk denen mucize kapını çalıp karşına oturduğunda da yeniden doğmuş gibi hissedebiliyorsun. İşte bu yüzden sana anlatmam gereken bir hikâyem var.
Çünkü ben ilk kez âşık oldum ve aşkla yeniden doğmanın bu kadar büyük bir sarsıntı olacağını bilmiyordum.”
(Tanıtım Bülteninden_Sarsıntı)

Aşk, hiçbir zaman ne öylesineymiş ne de boş yere.
Acıysa, ne geçmişteymiş ne de gelecekte.
O halde aşkı acıdan özgürleştirmek için, herkes birbiriyle
yüz yüze gelmeli nihayetinde.
Yüz Yüze, hayattaki düğümlerini çözüp kendi yolculuğuna yürüyenlere dair bir roman.
(Tanıtım Bülteninden_Yüz yüze)

23 Nisan 2020 Perşembe

23 Nisan 100 yıldır Çocukların Bayramı🇹🇷🇹🇷🇹🇷


Yüz yıl önce bugün, bu topraklarda
"Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir"
diyerek Milli Egemenlik ateşimizi yakan,
yolunda yürümekten şeref duyduğum canım Atam Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ve onun yol arkadaşı olan, vatanımız uğruna savaş veren tüm kahramanlarımıza  sonsuz minnet, rahmet ve saygıyla;
Atamın izinde aynı cesaret, kararlılık ve inançla, belki meydanlarda belki balkonlarda ama tüm kalbimiz ve her yıl artan coşkumuzla kutlayacağımız nice 100 yıllar,


Veee
Çocuklarımızın çocuk olabildikleri, çocuk kalabildikleri , Atam'ın izinde yürüyebildikleri , güvenle yasayabildikleri  ve doya doya kutlayayabilecekleri nice bayramlar dileğiyle, 
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'mız ve Milli Egemenliğimizin 100.yılını kutluyorum.
🇹🇷❤️🇹🇷❤️🇹🇷❤️🇹🇷❤️🇹🇷❤️🇹🇷❤️🇹🇷❤️🇹🇷❤️

20 Nisan 2020 Pazartesi

House Of Cards dizisini daha yeni izliyor olabilirim🙃

Merhaba sevgili arkadaşlar 😊
Bloğumda yaşadığım sorun sevgili Kiremithanemblog arkadaşımızın desteği ile çözüldü çok şükür🙃Sorun aslında sadece fotoğraf ekleme kısmındaydı aslında ama bloğumu kullanmayacağım gibi panikletti beni🙈Yani çözümlenince inanılmaz rahatladım. Bu yüzden kendisine minnettarım🙏💐🤗

Bu dizi oldukça eski aslında.. Bir çoğunuz izlemişsinizdir mutlaka ama bendeniz bu dönem hayatımda ilk kez Netflix dizilerine zaman ayırabiliyor olduğum için (🙈) yeni izliyorum. Henüz 2.sezon ve 20.bölümdeyim ama 6 sezonluk bir dizi olduğu için bitirebilir miyim, bitirirsem bu ne zaman olur bunu hiç bilmediğim ya da bu konuda çok ümitli olmadığım için, bitirmeyi beklemeden,  bir an önce birkaç satır karalamak istedim.
Çünkü bana ilk andan itibaren vayy bee😲dedirtti vallahi, ne yalan söyleyeyim😁
Dizi Amerika Dış İşleri Bakanı olarak atanmayı bekleyen, fakat verdiği çabanın karşılığını alamayan Frank Underwood’un bu durum karşısında hayal kırıklığı yaşaması ve bu hırs ile Birleşik Devletler Başkanlığı yolunda beklenmedik planlar içine girmesi, bu andan itibaren eşi Claire Underwood ile birlikte son derece politik, acımasızca fakat bir o kadar da akılcı ve yaratıcı planlar peşine düştüğü ve istediği pozisyona gelmek için her şeyi ama her şeyi göze aldığı entrikalarla dolu hayat hikayesini konu alıyor. Politik öğretiler içinde her türlü oyunun yer aldığı, kimin ne durumda kimin ekmeğine yağ sürdüğü, kimin kuyusunu neden kazdığını asla bilemediğiniz olaylar bütününün; sizi hiç anlamadan bambaşka dünyalara sürüklediği bir dizi.. Ve ben politika ve politikacıların (sözüm meclisten dışarı🤭) dünyasının, neden hiç bana göre olmadığını bir kez daha çok net anladığımı ancak buna rağmen çok beğendiğimi söylemeliyim😊 Nasıl devam edecek izledikçe göreceğim ancak politik drama türü ve Amerikan yapımı dizi tutkunları için kaçırılmaz fırsat bence..
Ve daha ilk bölümlerinde beni etkileyen
ya da dikkatimi çekerek, üzerinde düşünmemi sağlayan bazı cümleleri paylaşmak istedim sizinle.. Ben çok seviyorum dizi ya da film izlediğimde böyle vurucu sözleri not almayı. Çünkü dizi ya da filmlerin konusu, içeriği yanında, beni en çok etkileyen yönü bu🤗

Minnettarlığınızın kibre dönüşmesine asla izin vermeyin!!

Bir insanın karakteri; zaferin tadını nasıl çıkardığı ile değil, yenilgiye nasıl dayandığı ile ortaya çıkar.

Karanlık dönemleri atlatmamıza, hiç kimse inanç kadar yardımcı olamaz..

Artık aynı gemideyiz.. Dikkat et de düşmeyelim.. Çünkü ancak birimizi kurtarabilirim..

Güç gayrimenkul gibidir. Konum, konum, konum! Kaynağa ne kadar yakın olursan, mülkünü değeri de o kadar artar.

Yarışı tribünden izlemekten, dizginleri tutuyor olmak çok daha iyidir.

Duygusal kararlar karar değildir, hepsi iç güdüdür!

Bazı şeylerin bir değeri vardır, bunun bir bedeli olsa da..

Yapmamamız gerekenleri hiç yapmasaydık ; yapmamız gerekenleri yapmak istemezdik..

Hepinize sağlıklı, keyifli, özgürlük kokan bir hafta diliyorum efenim🤗
Sevgilerimle.. 🙋‍♀️

19 Nisan 2020 Pazar

Bloğumda birşeyler oldu ama🙄🙄

Sevgili arkadaşlar, Bloğuma birşeyler oldu son Ağaç Ev Sohbetlerindeki fotoğrafım artık görünmüyor ve yeni yazılarım için fotoğraf eklemek istediğimde, aşağıdaki gibi sorun oluşuyor. Yayın ayarlarını filan kurcakadım ama birşey bulamadım. Bilgisi olan varsa yardımcı olabilirseniz, çok sevinirim 🤗

11 Nisan 2020 Cumartesi

AĞAÇ EV SOHBETLERİ 33 / Bana müzik deyince🤗



Merhabalar sevgili okurlar🙋
Bu kez hafta bitmeden yetiştiğim için mutluyum çünkü, uzun zamandır Ağaç Ev Sohbetleri'ne katılmak istiyor ama bir türlü yetişemiyordum..Bu haftanın konusu sevgili Deeptone'dan gelmiş 
ve demiş ki efendim:

"Müzik, günümüzde her kültürde ve toplumda icra edilmektedir. Bazı insanlar müziğin bireylere ve toplumlara faydalı olduğunu düşünür. Ancak, bireyler ve toplumlar üzerinde olumsuz etkisi olduğunu düşünenler de var. Sizce?"

Mutlaka okumuşsunuzdur ama okumayanlar için onun yazısını da şuraya bırakalım ve başlayalım efenim😊
https://sadevederin.blogspot.com/2020/04/agac-ev-sohbetleri-33.html

Ahhh müzik😍
Herkes için öyle midir bilemem ama benim ruhumun gerçekten gıdasıdır müzik...
Beni bana anlatan, kırılma noktalarımda o en hassas en son çizgiyi çatlatan;  her dalında ayrı bir koku duyup ,ayrı dünyalara daldığım ve çoğu kez her tınısında kendimi yeniden yarattığım, gözle görülmeyen sonsuzluk aleminde iyi günümde de ,kötü günümde de sığındığım huzuru tarifsiz bir liman müzik benim için❤️
Müziğin olumsuz tarafını hiç konuşmak ya da düşünmek bile istemem aslında.. Ama madem sohbetimizin ana konusu bu, benim aklıma ilk geliveren rahmetli Müslüm Gürses 'in kendilerini jilet izleri içinde bırakan çılgın hayranları oluyor sanki.. Müzik bu 😉Hangi tür müziğin, hangi ruhta hangi duyguyu uyandırabileceği ya da besleyebileceğinin bir tarifi yok, sınırı da yok ne yazık ki.. 
Her parçanın, her ruhta kendine has bir yeri olduğu kesin ama..
Bir çok kalbe dokunan vazgeçilmezimiz sanat müziği, uzun havalarımız ve özellikle arabesk müziğin bir çok parçasında efkarın tavan yapıp, insanı en derin duygu ve anlara taşıyor oluşları ve dolayısıyla içine düştüğümüz melankolik durumlarda müziğin olumsuz taraflarından sayılabilir belki. Malumunuz olduğu üzre, işte bu noktada dozunu ayarlamak çok önemli çok..Aman ha fazla melankolik olmayalım gözünüzü seveyim ,hele ki bu dönem !!😏
Her ne kadar olumsuz yönleri olsa da sohbet konumuz,  müzik deyince  kendimi tutamayıp ben size müziğin her dalının benim dünyadaki yerinden bahsetmek istiyorum biraz..
Çünkü ben yerine göre her türünü ayrı sever, ruh halime göre her türünden ayrı keyif alırım notaların ve müzik diye başlamışken konuya bunlara değinmeden geçemeyeceğim çok üzgünüm🙈..

Babacığımın sazının telleri gerildi çocukluk yıllarıma mesela. Ve en güzel türkülerimiz yerleşti bu vesileyle, daha o yıllarda ruhumun en derinlerine.. Aşık Veysel, Neşet Ertaş diyelim ve saygıyla analım hem türkülerimiz,hem de benim için en özel bu iki ismi..

Halalarımın gençliğinde yazdıkları şarkı sözlerinin bulunduğu defterler sayesinde en eski, en güzel ve en özel sanat müziği eserlerinin sözlerini öğrendim daha ortaokul yıllarımda.. TRT' deki sanat müziği konserlerine eşlik ederek söylemeye çalışmak ; o sözlerin notaların arasına nasıl yerleştiğini öğrenmek için nasıl güzel bir vesile oldu bana bilemezsiniz.. Böylece artık sanat müziğimizde ruhumun derinliklerinde en özel yerlerden birini almıştı anlayacağınız.Hani bunu okuyan genç arkadaşlar için bir şey ifade etmez belki ama şöyle hoş sohbetli bir rakı masasında Şimdi Uzaklardasın ile girip, Kırmızı Gülün Adı Var 'dan çıkmanın keyfi üzerine de ben bir şey tanımam yani.

Eee gençlik yıllarında, hele de aşkın o deli dolu rüzgarlarının esmeye başladığı o yıllar ,
tabii ki Orhan Gencebay, Ferdi Tayfur, Cengiz Kurtoğlu grubunun ve arabesk müziğin hayatımdaki yerini alması için en müsait dönemdi şimdi doğruya doğru🙈

Türk pop müziğinin temel taşları Sezen Aksu, Zerrin Özer, Nilüfer, Ajda Pekkan ve nicelerinin hayatıma giriş ve öylede kalış yılları da aynı dönemdedir tabii..

Aaa üniversite yıllarımın bana en önemli armağanı ise tabii ki Zülfü Livaneli ve Ahmet Kaya'dır.. Halk Dansları topluluğumuzla yaptığımız turnelerde; otobüs içinde sazlı sözlü hep beraber söylediğimiz Karlı Kayın Ormanı'nı, o günlerden sonra bir kere bile tüylerim diken diken olup ağlamadan dinlediğimi hatırlamıyorum inanın..Çok severim çookk..💗

Ay çok uzattım ama Klasik Müziğin hayatıma giriş hikayesini anlatmazsam her şeyden önce kızıma çok büyük haksızlık etmiş olurum.O yüzden bu bölümü ,siz de onun için okuyun bari olur mu?😊 

Efenim bundan 10_11 yıl önce kızım henüz 8 yaşlarında..Daha o zamandan müzikle ilgisi belli tabii ama işte öyle okulda seçmeli ders keman ile evin içinde gıy gıy dolaşan bir tip durumları😁
Bir akşam işten geldim, bizimki heyecanla bıcır bıcır konuşuyor..Yarın akşam Senfoni Orkestra'sının konserine gidecekmişiz, çok önemli bir sanatçı geliyormuş, öğretmeni mutlaka izlemelisin  demiş falan filan.. Biz şok tabii.. Tamam  kızımın bebekliğinde ona dinlettiğim uyku CD lerimiz klasik müzik devlerine aitti ama itiraf etmeliyim ki ; ben o güne kadar TRT'nin Pazar konserleri dışında bir Senfoni Konseri izlememiştim vallahi 😁
Neyse hevesi kırılmasın, öğretmene de ayıp olmasın, nasıl olsa çocuk bu ya ne anlayacak, yarısında sıkılıp çıkmak isteyecek ..O zaman bari gidelim dedik.. 
Efendim konuk sanatçı dünyaca ünlü keman sanatçısı Alexander Markov.. Ama nasıl bir konser, nasıl bir şov anlatamam size.. Hadi biz bayıldık ta, o yaştaki çocuk  başından sonuna gözünü kırpmadan izledi ya konseri..
İşte ilk o gün anladım kızımın hayatında müziğin önemli bir yeri olacağını.. Ve o günden sonra, üzerine kızım daha ortaokul yıllarında konservatuarda da 2 yıl geçirince Senfoni Orkestrası ve klasik müziğin naçizane bir müdavimi ve özellikle Markov'un hayranı olduk anlayacağınız..Şimdi kitap okurken, düşünürken, yaz gecelerinde balkonun ve dinginliğin tadını çıkarırken olmazsa olmazım benim..
Yani diyeceğim o ki sevgili arkadaşlar ; bende ki etkisi ne olursa olsun ,ama hayatımda müzik mutlaka olsun💗

Çok uzattım özür dilerim 🙈Sabredip, sonuna kadar okuyan tüm okurlarıma yürekten teşekkürlerimle; hepinize müzik dolu bir dünya ve keyifli bir pazar günü diliyorum efendim🤗
Sevgilerimle🙋‍♀️

9 Nisan 2020 Perşembe

ANNE WITH AN "E" /Netflix Dizi yorumu🤗

Efendiimm bir önceki yazımda bahsetmiş olduğum gibi bu dönemde Netflix 'e teslim olmamın ardından, ilk izlediğim ve çokta keyif aldığım bir dizi yorumu ile geldim bugün 🤗

Ne yalan söyleyeyim çok uzun zamandır böyle keyifle bir dizi izlememiştim. Öyle sıcak, samimi, doğal, aynı zamanda şiddet ve dramın; sevgi, gerçeklik ve güzellik ile öyle profesyonelce harmanlanmış halini görebileceğiniz bence muhteşem bir yapıt..
Dizinin içine nasıl girmiş, nasıl bütünleşmişsem artık; bitmesine yakın evde kızıma Marilla'nın ses tonu ve ciddiyetiyle Anne Shirley Cuthbert diye seslenip, şaşkınlık anlarımda "Ohhh yüce tanrım!! "demeye başlamıştım yemin ederim, gerisini siz düşünün artık 😂🙈
Neyse canım korkmayın diziyi bitirince günah çıkartıp, normale döndüm😂🤗 


Kanada'lı yazar Lucy Maid Montgamery'nin 1908 yılında kaleme aldığı," Anne with Green Gables" (Yeşilin kızı Anne) adlı klasik romanından uyarlanmış bu dizi..

Dizinin ana kahramanı Anne Shirley ; henüz 3 yaşında iken annesi ve babası ölünce kimsesiz kalan, 13 yaşına kadar kimsesizler yurdu ve evlerde hizmetçilik yapıp sürdürdüğü yaşamında tabiri caizse feleğin çemberinden geçerek; sürdürdüğü bu yaşamın ona kattığı olumlu ve olumsuz bir çok tecrübe ile hayatta belki bir çok avantaj ama bir o kadar da dezavantajın sarsıntısından kitap sayfalarına sığınmış, renkli hayalleri ile  masallar dünyasında hayata tutunup, kendini yeniden yaratan, hiç sevmediği turuncu ve örgülü saçları, çilleri ile son derece sevimli, zeki, durmaksızın konuşan bir kız çocuğu.. 


Bir kardeşlerini çocuk yaşta kaybettikten sonra yaşamlarını kendi içe kapanık dünyalarında birlikte geçiren Marilla-Matthew Cuthbert kardeşlerin, yaşlılık dönemlerinde onlara yardımcı olması için bir erkek çocuğu evlat edinmek istemelerine rağmen, bir yanlışlık sonucu kendilerine evlatlık verilen kız çocuğu Anne Shirley ile kesişiyor yolları.. 
Ve Anne Shirley ile birlikte Marilla ve Matthew Cuthbert ve tüm Green Gables kasabası halkının değişen hayatlarını konu alıyor dizi. 

Görsel anlamda bir doğa şöleni ile 19.yüzyılın büyüsüne kapılacağınız; acı, hüzün ve zorlukları ancak bu kadar dozunda işleyip, duygu sömürüsüne çevirmeden hayatın içine katan; o dönemin zorlukları ile beraber asalet, zerafet, incelik, saygınlık, paylaşım, yardımlaşma gibi bir çok unutulmaya yüz tutmuş duyguyu bir arada hissetmenin hazzını da yaşayacağınız sıcacık bir dizi..
Ve bu doğa şöleninde izlediğim tarifsiz manzaralar, doğa ile içiçe yaşamın insan hayatına kattığı doyumsuz tat ile, o dönemin zorluklarının o tatlı ahengi çok etkiledi beni.. 



Dizi karakterlerinde beni en çok etkikeyenler ise:

Yukarıda da bahsettiğim gibi bitmeyen yaşam enerjisi, renkli dünyası, yaşadığı tüm çirkinliklere rağmen tertemiz tuttuğu o güzel kalbi ve asla pes etmeyerek kendi kaderine kendisi yön veren, tabii ki dizinin ana kahramanı Anne Shirley.. 

Zeki, çalışkan, akıllı, iyi kalpli ve hasta babasına bakıp, tek başına hayatın sorumluluğunu omuzlarında taşırken hedeflerinden vazgeçmeyen ve sevimli yakışıklılığı, karizması ile ilk bölümlerden itibaren dikkat çeken Gilbert Blythe.. 

Sert, ciddi, ağırbaşlı, kararlı, tam bir mürebbiyeyi andıran havasını kıran asil gülümsemesi ve dik duruşu ile Marilla Cuthbert.. 

Sakin, ağırbaşlı, içine sakladığı babacan kimliği daha ilk bölümden içinizi ısıtan Matthew Cuthbert.. 

Bu diziden bana kalanlardan en önemlisi ; aynı ailede doğmasalar da, aynı yolda birleşen güzel yüreklerin nasıl güzel bir aile olabileceği..
Çünkü ben bu dizide bir kez daha gördüm ki; aile olmak, doğmakla değil ait olmakla ilgilidir!!


Hayat tecrübesi denen şey, yaşınızla değil yaşadıklarınızla ilgilidir..

Bir çocuğu hayata, dünyaya kazandırmak bu dünyada yapılabilecek en büyük iyiliktir.. 

Ve... İlk aşklar hiç bir zaman unutulmaz.. 
En özel anıları ile daima kalbin en özel yerinde saklanır. 

Bu tarz dizileri sevenlere şiddetle öneriyor ve şimdiden iyi seyirler diliyorum..
Sevgilerimle..

31 Mart 2020 Salı

EVDE BİR GÜNÜM /Mim

Merhaba sevgili okurlar😊

Bir süredir Mim yazısı yazmamıştım. Tabii ki Deep sayesinde haberdar olduğum(ben kaçırmışım da her zamanki gibi😉)  sevgili Mert (Kafa Dergi) 'nin pek sevimli bulduğum bu mim yazısına eşlik edeyim istedim efenim..Mert'in mim yazısı da okumamış olanlar için ekte..
http://kafadergi.blogspot.com/2020/03/evde-bir-gunum.html

Sabah kalkar kalkmaz:   Ben sabah gözümü açınca ilk olarak telefona bakanlardanım maalesef.. Uyanmama yardımcı oluyor ne yalan söyleyeyim😊Saat kuruyorum mutlaka, uyuyup kalmamak için ama sürekli saati erteleyip kalkmamak için direniyorum diyebilirim🙈Uykuyu seviyorum aslında ama uykuda geçirilen zamana üzüldüğüm için de ona teslim olmamaya çalışıyorum mümkün olduğunca. Allah'tan kızımın ders çalışması için de kalkması gerekiyor da bahane ile 9.00_9.30 civarında kalkmış yani en azından uyanmış oluyoruz birlikte..

Kahvaltıda olmazsa olmazlarım: Galiba benim için olmazsa olmaz en önemli şey haşlanmış yumurta😁Yağda, peynirli vs yapıp yediğimde kahvaltım eksik kalmış gibi geliyor bana.. Çay mutlaka demliyorum tabii oda olmazsa olmaz.. Bu dönem bir arkadaşımın tavsiyesi ile demlerken içine küçük bir parça kabuk tarçın ve 2_3 adet karanfil atıyorum ve harika oluyor.Size de tavsiye ederim, hem tadı çok keyifli hem de bağışıklık sistemini güçlü tutmak adına faydalı olduğunu düşünüyorum. Bir çaydanlık sabah, bir çaydanlık akşam içiyorum valla tek başıma..Ve tabii ki ince belli bardakta.. Kahvaltının üzerine de en az 2 bardak içerim mutlaka ve maalesef sigaramla birlikte..
Evin en fazla vakit geçirdiğim bölümü: Galiba salon ve mutfak eşit bu konuda.. Çalışma odasını kızım ele geçirdiği için ben salon masasına dağıttım kağıt, kalem, defter ve kitaplarımı.. Çalışırken masadayım, sosyal medya takibi ya da dizi_film sırasında koltukta.. Sigara molası için mutlaka mutfak balkonunda olduğum için, bir de yemek, kahve, çay derken mutfakta olma süremde salona eşit hatta fazla bile olabilir...

Çalışırken bana eşlik eden içecek:  Mutlaka su ve onun yanında bazen çay ,bazen kahve değişiyor duruma göre..

Evde yapılacak en keyifli aktivite: Valla ne yalan söyleyeyim bana göre genel anlamda keyifli evde olmak.. Dışarıya çıkıp temiz hava almak, sevdiğim arkadaşlarım ile kahve içmenin eksikliği dışında huzurluyum şimdilik. Sıkılıp ta öyle aktivite arar duruma gelmedim henüz. Kızım da üniversite hazırlık sürecinde bir öğrenci ve şu anda evde olunca; sürekli yiyecek bir şeyler hazırla, yıka, derle, topla gibi çok sıkıcı bir sürü anlamsız iş dışında okuyup, yazıp, izleyeyim derken nasıl geçiyor gün hiç anlamıyorum neredeyse..Bu yazıyı bile kaç gündür derleyip, toplamayı başaramadım düşünün yani😊
Ama benim için evde geçirdiğimiz zamanın en keyifli kısmı galiba kızımın piyanosunun başına geçipte şarkı söylediği ve bazen birlikte söylediğimiz anlar.Ayıptır söylemesi bizim ailede rahmetli anneciğim dahil, babam ve kardeşlerim olmak üzere hepimizin sesi ve müzik kulağı iyidir. Ama kızım hepimizden farklı. Maşallah çok güzel bir sesi var , biraz caz gırtlağı tarzında ve şarkı söylemeyi çok seviyor. Cover sayfası için çekimler yapıyor bazen ve ben de baş asistan olarak çok keyif alıyorum bu durumdan. O piyanosunun başına geçince dünyayı unutuyoruz sanki ikimizde🤗

Şu sıralar izlediğim dizi: Bir senedir emeklilik hayatına adım atmış olmama rağmen TV deki birkaç dizi dışında, dizi dünyasını hayatıma çok katamamış ve Netflix abonesi olmamak için direnmiştim. Ama bu dönem maalesef teslim oldum, kızımın da ısrarıyla.. Fena da olmadı hani😁
Anne with an'e izliyorum bu ara ve bayıldım bu diziye.. Bitirince yazarım belki düşüncelerimi..

Başucu kitabım: Uzunca bir süredir okumak konusunda ciddi sıkıntım var sanırım. Hiç istediğim gibi okuyamıyorum ama kızımla karar aldık artık günün belli saatini mutlaka düzenli okumaya ayıracağız. Genel anlamda kişisel gelişim kitaplarını seviyorum ama başucu kitabım deyince tabii değişiklik gösteriyor ruhsal durumuma göre.. Şu an elimdeki kitap George Orwell_1984

Gece uyumadan mutlaka: Gün içinde de çok içiyorum ama sanki uyuyunca susuz kalacakmışım gibi son bir kez su içerim mutlaka..

Karantina tedbiri kalktığında gitmek istediğim ilk yer: Sanırım ilk olarak Botanik parka gidip saatlerce yürüyüp, baharın ve çiçeklerin kokusunu iyice içime çekip, sonra da can dostumla bol köpüklü bir Türk kahvesi içmek..

Yapmayı en çok özlediğim şey:Ay bu çok komik olacak ama haftanın iki günü rutin kuaförüm vardır benim.🙈. Pazartesi günü kahvaltımı ve duşumu yapıp evden çıkarak, kuaförümde kişisel bakım ve fönümden sonra şöyle kendimi çok iyi hissedip, öğleden sonrası için sevdiğim insanlarla kahve molası vermeyi özledim. Yani genel anlamda bu psikolojide bir günü.. Hani şöyle özgürce dışarı çıkıp, kısa zamanda market işini görüp kimseyle yakın mesafe kurmama gerginliği ve eldiven gerekliliği olmaksızın, özgürce..

Koronavirüs bana en çok şunu öğretti: Emekli biri olduğumu bildiğinize göre az çok tahmin ettiğiniz üzere  49 yaşındayım😁 ve hayatımda ilk kez böyle bir dönem yaşıyorum. 
Normalde zaten çok düşünen, olaylara ve kişileri farklı açılardan bakmayı, irdelemeyi seven biriyim aslında.. Ama sanırım bu dönem bana insanlara, dünyaya, hayata daha farklı açılardan bakmayı öğretti.. Sağlık sektöründe pek çok kardeşim ve arkadaşım var ve nasıl zor koşullarda çalıştıklarını, virüsün onlara bulaşma riskinden daha çok evdeki ailelerine bulaştırma korkusu ile nasıl zor bir dönemden geçtiklerini görüyor ve herkes, hepimiz, tüm dünya ve insanlık ama önce onlar için sürekli dua ediyorum.. Toplumdaki birçok insanın ne yazık ki yaşamın anlamsız telaşı içinde boğuldukları bir hayat tarzında, ne kadar kendileri ile olmak ya da kendileri ile kalmaktan uzak olduklarını ve bu yüzden mümkün olabildiğince herkesin evine kapanıp kendisi ve çekirdek ailesi ile geçirmesi gereken bu zamanda ne yapabileceklerini şaşırmış olduklarını görüyor, çok üzülüyorum ve şu sözün doğruluğunu izliyorum sanki😔
"Kendinizi,kendinizle zaman geçirmeyi yalnızlık sanmayacağınız şekilde yetiştirin."
Andrey Tarkovski

Sevgilerimle 🙋‍♀️

23 Mart 2020 Pazartesi

KAFASINA GÖRE


Sağlıkla, iyilikle, güzellikle ve işe gitmek zorunda olmayan herkesin evde geçirmesini dilediğim bu güzel haftada, çok keyifli bir dergi tanıtımı ile geldim sevgili arkadaşlar 🤗
Kafasınagöre anlatımın her türüne açık ve belli bir tema altında olmaksızın; eleştirel bir edebiyat_mizah dergisi olma yolundan hareketle ama herhangi bir konuda anlatacak, yazacak, söyleyecek birşeyleri olan yazarların, kültür ve sanatın birden fazla dalına dokunarak ve her sayfasında farklı bir okurun üzerinde düşünüp, belki içinde kendini bulup, belki de  sadece keyifle okuyacağı gerçekten her kafadan çıkan güzel seslerin buluştuğu bir dergi..
İlk fırsatta ben de sevilen bir yazımı paylaşmayı düşündüm onlarla🤗
Belki sizlerden paylaşan olmuştur daha önce bilmiyorum, olduysa paylaşırsanız mutlu olurum. Belki bir sayıda benim de bir yazımı görme fırsatımız olur, kim bilir..🤔
5.yılını "Kadının gücü temasıyla kutluyor muş bu güzel dergi.. 
Ve tabii ki bu ülkeye çok büyük katkıları olan, benim ve belki de bir çoğumuzun
" Bu ülkede eğitimli her kadının Cumhuriyet 'e borcu var"  sözüyle gönlümüzde taht kuran, Laik Türkiye Cumhuriyeti' nin yılmaz savunucusu sevgili Prof. Dr. Türkan Saylan'ın; "Güneş Umuttan Şimdi Doğar" kitabından derlenen bir bölüm ve ÇYDD'nin yönetim kurulu başkanı Prof Dr Ayşe Yüksel ile ÇYDD'nin kuruluş amacı, bugünü ve Türkan Saylan üzerine yapılan söyleşiye yer verilmiş.



Birçok keyifle okuyacağınıza inandığım anlatı, derleme, eleştiri ve söyleşinin yanısıra; Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği ve Kadın Meclisleri katkısı ile yukarıda paylaştığım posterler aracılığı ile çok önemli, hayatımızın ne yazık ki yadsınamaz ama kesinlikle önlenebilir bir gerçeğini ve bu konuda önemli bilgilendirmelere yer verilmiş olması bence kesinlikle alkışı hak ediyor..
Dergi standlarına göz gezdirirken,sizlerin paylaştığı dergiler gözüme çarpınca çok mutlu oluyor ve öncelikle onlara el atıveriyorum ben.. 
O yüzden bugün de ben sizinle paylaşayım istedim bu güzel dergiyi.. Dergi standlarına göz gezdirirken belki sizin de aklınıza ben ve bu satırlarım gelir diye.. 🤗
Sevgilerimle 🙋‍♀️