Blog Arşivi

11 Nisan 2021 Pazar

Şerbetçiotu'nun Hikayesi🍃


Bu fotoğraflar geçen yaz, memleket ziyaretinden sevgili arkadaşlar.. O gün bugün birkaç satır karalayıp, paylaşmak istiyordum sizinle ama bugüne kısmetmiş demek🤗 

Umarım  birkaçınızın gözüne takılır ve tanıştırabilirim sizi Şerbetçiotu ile.. 

Şerbetçiotu nedir bilen, onunla tanışmış olan  var mı acaba aranızda? Vardır belki ama eminim pek çoğunuz da duymamış olabilirsiniz. Efendim Şerbetçiotu ,biranın mayası. Evet ya bira mayası. 

Bilecik ili, Pazaryeri ilçesi ki benim baba memleketimdir kendileri ve bildiğim kadarıyla ülkemizde Şerbetçiotu yetiştirilen tek yer. 

Ben sanırım 80 li yıllarda tanıştım kendisi ile.. Üretimin ilçemizde yeni başladığı ,ilçede hemen hemen her hanenin yeni bir üretim sahası merakı, büyük bir heves ve umutla üretimine başlayarak şerbetçiotunu hayatına kattığı o yıllar.. Çiftçi olan ,geçimini tarım üzerinden sağlayan yerleşik halk daha büyük boyutlu işin içindedir tabii ama özellikle o dönem ,şerbetçiotu üretmek için çiftçi olmanıza gerek yoktur. İki üç dönüm tarlası olan memur, işçi ,ticaret erbabı vs herkes ek kazanç kapısı olarak gördüğü şerbetçiotu üretimine el atmış hatta bunun için tarla alanlar bile çok olmuştur. 

Öyle her yıl yeniden ekilen, dikilen bir ürün değildir. Her yıl aynı kökten yetişir. Tarlaya şerbetçiotu ekmeye karar verildiğinde , sıralar oluşturulur ,şerbetçiotu kökleri her sıraya belli aralıklarla ekilir . Sonra her sıraya birkaç tane kocaman elektrik direkleri gibi direkler dikilir ,direkler arasında kalın teller gerilir ve her şerbetçiotu kökünün olduğu yerden yukarıya tellere bu kez de kalın  ipler gerilir. Şerbetçiotu baharda yeşermeye başladığında o gerilen ipe sarılır aynı sarmaşık misali ve sonra o yolunu bulup sarılaa sarıla direğin en üst tepesine kadar büyür. Bu arada yan dallarda uzamaya ve hemen yanındaki şerbetçiotunun dallarına değmeye ,ufak ufak onlarda birbirine ısınmaya başlamışlardır çoktan.

Ve sonra küçük kozalar belirir yaprakların arasında .Yavaaaşş yavaaşş öyle güzel büyürler ki hep birlikte. Tarladaki her sıranın arası yabani otlardan temizlenir belli aralıklarla ,kazılarak su yolları açılır ve tarlanın su kuyusundan uzanan kocaman su boruları ile her sıranın başından verirsiniz suyunu .Yavaş yavaş sıranın sonuna kadar ,o kazılan toprak suya kana kana gider öylece. Önce 3-5 sıra , daha sonra bir sonraki 3-5  sıra derken sulamanız bittiğinde o suyun serinliğini, suya doymuş toprağın huzurunu ve yaprakların arasından size gülümseyen güneşin sıcaklığını hissederek siz de o mutluluğu paylaşırsınız şerbetçiotları ile. Böyle yazdığıma bakmayınız efenim , o yıllarda hiç böyle düşündüğümü hatırlamıyorum mesela. Çünkü ben hiç bir zaman sevmedim bu tarla tokat işlerini. 🙈Öğretmen bir babanın ailesi olarak ,o zamanlar biz çok yabancıyız tabii bu tip işlere  ama her şey tarım işçileri ile olmuyor. Sevsen de sevmesen de ,iş başa düşünce öğreniyorsun ister istemez bir çok şeyi .Her işin bir zorluğu var elbet ama çok emek isteyen, alın terini her anında hissettiğiniz, hakkıyla yapanın eli öpülesi işler bunlar. Canım Atam boşuna "Köylü milletin efendisidir." dememiş anlayacağınız. Nadiren de olsa babam, rahmetli annem ve kardeşlerim ile o sulama günlerindeki tatlı telaşımızı; her birimiz bir sırasının başına geçip tarlayı acemice çapalarken ,kim sırasını daha önce bitirecek yarışlarımızı; günlerden  pazar ve maç günüyse ,sıraların arasına karışmış babacığımın küçük radyosundan yankılanan maç seslerini hiç unutmayacağım .Yine öğretmen olan rahmetli amcam, halamlar ve bizim ortak kullandığımız küçük kulübenin gölgesindeki öğle molalarımızı ; gün batarken maaile doluşup ,tır tır tır o garip motor sesi ile yollardaki taşın toprağın sarsıntısı arasında, her birimiz bir tarafa sallanıp dururken, günün tüm yorgunluğunu unuttuğumuz gülüş cümbüş sohbetlerimize tanıklık eden, gidiş ve dönüş yolculuğumuzun sevimli kahramanı minik traktörümüzü nasıl unutabilirim ki.. 🤗

Neyse ben daha fazla anılara girersem çıkamayız bu işin içinden .Velhasıl Eylül ayına kadar o kozalar iyice büyür ,olgunlaşır, sararır ve gelir artık  şerbetçiotunun toplanma zamanı . Sadece bu işin işçiliğini yapan da çoktur ,konu komşu birbirine işçi olarak destek olan da . Öyle bir iki kişiyle olacak şey değildir çünkü. Bir de herkesin ürününün olgunlaşıp, toplama gerektiren dönemi aynı zamana geldiği için yeterli sayıda insan bulmak ciddi bir sıkıntı. Bu işin işçi başı denen bir nevi şefleri vardır. Onlardan birine ek ödeme yapar ,işçi bulmasını istersin. Ya da tanıdığın bildiğin eş dost, konu komşuyu kapı kapı dolaşır, o gün kim müsait hangi haneden kaç kişi gelebilecek tespit edip ,gereken işçi sayısına ulaşmaya çalışırsın. Toplama gününde sabahın beş buçuk altısında kalkılır ve belli yerlerde toplanan işçiler traktörlere doluşur , hep birlikte tarla yoluna düşülür. Sabah erken başlanır ki , günün en sıcak saatine kadar işin çoğu bitirilebilsin.

Çil yavrusu gibi işçiler tarlaya yayılır ,her kökün en tepesinden tele bağlanan ip kesilir ve kozaları, yaprakları, dalları birbirine sarmaş dolaş yere yığılan her kökün başına bir kişi oturup başlar kozaları tek tek koparıp ,çuvalında biriktirmeye..


Gün bittiğinde herkes içi kozalarla dolu çuvallarını kapıp, kantar sırasına geçer . Her yıl kilosu kaç tl den toplanacağı sezon başında belirlenmiştir. Kim kaç kilo toplamışsa yazılır defterlere ki, tüm tarlanın işi bittiğinde herkese hak ettiği ücret ödenebilsin. Kantarın başında babam ve erkek kardeşim ,defter tutmada ben ya da kız kardeşim , anneciğim de dönüş için hazırlık ,toparlanma telaşına geçmiştir o sıra.. 

Kozaların arasındaki sarımtrak tozların (ki o tozlar bira mayasının özüdür işte) havaya yaydığı mayhoş koku, o toz ve yaprakların kınayı andıran reçinesiyle kararan parmaklar ,her ne kadar uzun kollu kıyafetler giyilse de dalların ısırganı andıran yanık tadıyla çalınan el, yüz ve kollar ile istediği kadar kiloyu topladıysa keyifli ,toplayamadıysa hüzünlü yüzlerle doluştukları traktörlerde evin yolunu tutmaktadır artık ot işçileri..

İşçilerin çuvalları tartıldıktan sonra hararlara (büyük çuval) aktarılır ve her gün toplanan şerbetçiotları ile dolu hararlar traktörlere yüklenerek ,işlenmek üzere fabrikaya teslim edilir .O yıllarda tercihe göre ilçedeki Anadolu Efes 'in fabrikası ile Kooperatif alırdı ürünleri, hala öyledir her halde. Aynı her işçinin tarla sahibine teslim ettiği gibi, her tarla sahibi de tüm tarlasından fabrikaya teslim ettiği toplam şerbetçiotunun ücretini sezon sonunda fabrikadan alır. 

İşte artık akla karanın belli olma zamanı gelmiştir. Ürünü ne kadar iri yarı ,kilo tutan cinsten ve o yıl tarladan çıkan toplam şerbetçiotu ne kadar çok ise güler yüzler ve ne kadar ürün zayıf, dolayısıyla toplam hasılat o yıl beklenenden  az ise o derece hüzünlenme sırası tarla sahibindedir şimdi..

Hesaplar ,kitaplar yapılır. Borçlar ödenir ,gelecek yılın giderleri için bedeller ayrılır ve kalabildiyse üç beş kuruş eline ,sezonun bitiş keyfi şerefine , okullar da açılmadan küçücük bir tatil zamanı gelmiştir şimdi. Yani benim en sevdiğim  Manisa ,İzmir seyahatleri ,Kemer altı Çarşısı'nı alt üst edip yapılan heyecanlı alışverişler ve biraz da deniz kokusu alma zamanı ..

İşte size o yılların anıları ,memleketimin kokusu , az da olsa toprağın kokusunu duymuş, şalvarı ve yazmasıyla tarla, tokat diyarlarından koşup gelen çocuk gençliğimden ,dilim döndüğünce 

Şerbetçiotu 'nun hikayesi..  🍃

Sevgilerimle..

   

24 yorum:

  1. Çok keyifli bir yazıydı, kaleminize sağlık:-) Bilecik sürekli geçerken gördüğüm, zaman zaman da bazı yerlerine uğradığım bir şehir ama şerbetçiotunu ve nerede kullanıldığını daha önce hiç duymamıştım:-) Çok zahmetli bir iş olduğunu da öğrenmiş oldum, gerçi çiftçilikte kolay ve zahmetsiz bir iş yok. Anılarınızla birlikte, yeni bilgiler verdiğiniz bu güzel yazı için sağolun:-)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Böyle düşünmenize sevindim,
      siz de sağolun🙏 Değerli yorumunuz için teşekkür ederim.🤗

      Sil
  2. Bilecik Kayınpederimin memleketi. Şerbetçiotunun konusu hiç geçmedi daha önce. Ama bu yazıdan sonra kesin geçecek. O kadar güzel anlatmışsın ki keyifle okudum. Emeğine yüreğine sağlık 👏🧿🌺🌺😊🤚

    YanıtlaSil
  3. Yaa ne güzel🤗 Beğenmene çok sevindim, zaman ayırıp okuduğun için teşekkür ederim. Sevgiler🧚‍♀️🙋‍♀️

    YanıtlaSil
  4. Güzel bir bilgilendirme oldu, görseller harika çok teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben teşekkür ederim ederim yorumunuz ve ziyaretiniz için 🙏

      Sil
  5. Ya, o kadar güzel anlatmışsınız ki, gözümde canlandı. Bayağı bayağı da zor olduğunu okurken hissettim, uzun kollu giyisle de kollarda oluşan çiziklere kadar. Ama emek olmadan yemek olmuyor denir ya, sonunda meyvesini almanın mutluluğunu da hissettim. :) Bence çok güzel bir hediye bu sizin yöreye, bira - içkiyle aram yoktur - ama çok sevilen bir içki. Kolay gelsin. Bol bol hasatlar, bol bol ürünler ve bol kazanç diliyorum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Beğenmene ve hissetmiş olmana çok sevindim. Uzun yıllardır orada yaşamıyoruz artık ve ben şahsen 1991 den beri uzağım oralardan.
      Ama güzel bol hasat dileklerini sevgiyle kabul ediyor ve orada yaşayan, hala Şerbetçiotu üreten tüm toprak sevdalılarına hediye ediyorum. Çok teşekkürler 🤗

      Sil
  6. Nilgün çok güzel anlatmış sın kalemine sağlık .Bu arada okurken duygulanmadım dersem yalan olur. Selamlar,sağlıklı günler dilerim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yaa Ali amca çok teşekkür ederim 🙏🤗 Bloğumu ziyaret edip, yazımı okumanıza ve güzel yorumunuza çok sevindim. Selamlar, sevgiler🙋‍♀️

      Sil
  7. yaa ne hoş anlatmışsın ne de zor ve zahmetli bir süreçmiş yetiştirilmesi toplanması. hiç bilmiyordum ben bu bitkiyi adını biliyordum da yani ne olduğunu bilmiyordum, herhalde şerbet yapımında kullanılan şekerli bir şey sanırdım sadece :) merakla okudum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Seni Şerbetçiotu ile tanıştırmış oldum o zaman, ne güzel😍
      Çok teşekkür ederim ziyaretin ve yorumun için. Bol şekerli günler dilerim, sevgiler🤗

      Sil
  8. Ah şerbetçiotunu bilmez miyim :)) Ama yetiştirilme kısmını bilmiyordum. Zahmetli tabii ki ama bir o kadar da toprakla uğraşmak insana iyi gelen bir şey. Seviyorum her ne olursa.. Bilgilendirici bir yazı, eline sağlık :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aaa ne güzel, bak böyle bilenler olunca mutlu oluyorum ben de🤗
      Kesinlikle haklısın, toprağın kokusu bile iyi geliyor insana. Ama bu yaşta tabii🤭
      Çok teşekkürler,sevgiler🙋‍♀️

      Sil
  9. Sanki bir hikaye kitabından hikaye okuyor gibi oldum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yaa ne güzel😊 O zaman fena olmamış demek, benim Şerbetçiotu nun hikayesi😊

      Sil
  10. Zor da olsa çiftlik hayatı güzeldiiir 🙂 Doğa ile, faydalı bitkilerle, çiçeklerle uğraşmak... Şerbetçi otu çayı içmiştim. Ama ne ne için içtim hatırlamıyorum. Dinlendirici bir yazı, keyifle okudum 👍

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğanın kokusu, tadı bambaşka tabii. Çok teşekkürler yorumunuz ve sayfamı ziyaretiniz için 🤗

      Sil
  11. İyi ki anlatmışsın, hiç bilmiyordum. Gözümün önüne geldi ailece halleriniz, ne değerli hatıralar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yaa çok teşekkür ederim 🤗 Şerbetçiotu 'nun bir kişiye daha tanıtmış olfum😊

      Sil
  12. hep anılardan yazsan ya :)

    YanıtlaSil
  13. Çok keyifli ve tatlı bir yazı olmuş:)) Açıkçası bilmiyordum, öğrendim:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Beğenmenize çok sevindim 🤗Teşekkür ederim vakit ayırıp, okuduğunuz ve yorumunuz için🍀

      Sil